1 Ağustos 2017 Salı

Mimeme'

   “İnsanın sıra dışı yönlerinin çoğu tek bir sözcükte özetlenebilir: kültür.” Richard Dawkins.
    Kültür iletimi temelde tutucu olmasına karşın bir evrim şekline yol açabilir. Tıpkı genetik iletim gibi. Kültür iletimi yalnızca insana özgü değildir. Dil kültürün temelidir ve evrimsel olmayan araçlarla, genetik evrimden hızlı evrimleşiyor gibi görünür. Kültür iletiminin yalnızca insanlarda olmadığını P.F. Jenkins’in Yeni Zelanda adalarında “semersırtlı” olarak bilinen bir kuş türü üzerinde yaptığı çalışma kanıtlamıştır. Jenkins her yeni şarkının oluşmasını “kültürel mutasyonlar” olarak kabul etmişti. Kuşlar ve maymunlarda kültürel evrimleşmenin varlığı savunulsa da tuhaflıktan öteye gidemeyeceğini düşünüyorum. Asıl kültürsel evrimleşmenin neler yapabileceğini gösterebilen insandır. Genetik evrimle hiçbir ilgisi olmasa da dil,kıyafet modaları,törenler vs evrime benzer yollarla gelişmemiş midir?

    ‘Çağdaş’ insanın evrimini anlayablimek için geni evrim konusundaki düşüncelerimizin tek odak noktası olarak almaktan vazgeçmeliyiz. Darwinciyim, bu fikri ortaya atan Richard Dawkins de öyle olduğunu belirtiyordu. Fakat Darwinciliğin genin dar kapsamıyla sınırlandırılamayacak denli büyük bir teori olduğunu düşünüyordu. Fikrimce haklıydı.

    İnandığım temel kanun eşlenen varlık birimlerinin ayrımsal biçimde hayatta kalmasıyla,kurnaz olanla tüm yaşamın evrildiği şeklinde. Genlerimiz yaşam sürdüğümüz topraklarda tesadüfen hüküm süren bir unsur bir eşlenen varlık haline geldi. Richard Dawkins’in değindiği nokta da tam burada başlıyor. “peki” dedi. “Başkaları da olabilir. Eğer varlarsa  belirli bazı başka koşulların sağlanması şartıyla kaçınılmaz bir evrimsel süreç oluşturacaklardır”

 Başka eşleyici türleri bulmak için başka gezegenlere gitmenin gerek olmadığını,yanıbaşımızda tam kafamızın içinde hala ilksel çorbasının içerisinde başarısızca sürüklendiğini fakat şimdiden eski geni arkasında bırakacak şekilde evrimsel değişimi gerçekleştirdiği iddiasını ortaya attı. Bu yeni çorba insan kültürü çorbasıydı.Yeni eşleyicilere kısaca “mem” adını verdi.

   Kelimenin ortaya çıkışında bir kültürel iletim birimi ya da bir taklit birimi fikrini nakletmesi istendi. Kelime "Mimeme" uygun Yunanca kökten gelir fakat "gen" sözcüğüne bir parça benzemesi için tek heceli bir sözcük arzu edildi. Dawkins'in kendi ifadelerindeki "Mimeme sözcüğünü 'mem' olarak kısaltırsam klasik edebiyatçı dostlarımın beni affedeceğini umuyorum. Eğer bir teselli olacaksa, İngilizce 'memory' (bellek) ya da Fransızca 'meme' (aynı, kendi , bizzat) ile bağlantılı olduğu düşünülebilir." açıklaması da uygundur.
 
     Mem mevzuatımız,

    Benim zihnime üretken bir fikir yerleştirdiğinde, beynime kabaca parazit bulaştırmış olursun ve beynimin bu memin kendini çoğaltması için kullandığı bir araç haline getirirsin. Tıpkı genlerin bedenimizi varlığını sürdürebilmek için kullanması gibi. Bu bir virüsün konak hücrenin genetik sistemine asalaklık etmesiyle aynı yolladır. Richard Dawkins bu konuda:”..Bu durum sadece bir konuşma tarzı değildir.Bir mem örn:’ölümden sonraki yaşama inanç’ memi milyonlarca kez tüm dünyadaki bireylerin sinir sistemi üzerinde bir yapı olarak, sonunda gerçekten fiziksel hale gelir.” Demişti.

Tanrı fikrini ele alalım. Mem havuzunda nasıl oluştuğunu bilemiyoruz. Buradaki “tanrı” meminin yaşamda kalma değeri psikolojik çekiciliğinden kaynaklanır. Ölümsüz kolları,sonsuz adaleti kendi yetersizliklerimize karşı sığınacak yumuşak bir yastıktır. Doğrudur veya yanlış, bir doktorun verdiği plasebo ilaçlar kadar etkilidir.

   Tanrı sadece insan kültürünün var ettiği çevrede yüksek hayatta kalma değeri veya bulaşma gücü olan bir mem sağlar.

   Bahsedilen psikolojik çekicilik beyne çekici gelme anlamındadır ve beyinler de gen havuzundaki genlerin doğal seçilimi ile biçimlendirilmişlerdir.

    Memlerin kendilerini eşlemeleri kopyalama yöntemleri elbet birbirinden farklıdır.Uzun ömürlülük, doğurganlık ve kopyalama tutarlılığı Dawkins’e göre hayatta kalma değeri sağlayan niteliklerdir.

     Uzun ömürlülük revaçta fayda sağlayan bir özellik olarak kabul edilemez. Ezberlediğim bir şarkı ancak benim ömrüm boyunca yaşayacaktır.
Doğurganlık, bundan çok çok daha önemlidir. Bu mem bilimsel fikirse bilim adamları arasındaki gezinim sayısının,bir şarkıysa halkın her kesiminde, sokakta söyleyen kişi sayısının, bir moda akımıysa buna uyan insanların istatiksel verileri elbet mühimdir. Bazı genler gibi bazı memler de çabuk yükselip bir anda yok olabilirler.
Kopyalama tutarlılığına geldiğinde, bir insan ne zaman bir fikir duyup başkasına anlatsa bunu değiştirmiş olması yüksek ihtimallidir.
Bu yazıyı hazırlarken onlarca biyolog ve genetik evrimbilimcinin fikir ve tezlerini derledim. Ancak kendi amaçlarım için bu düşünceleri eğip büktüm;vurgularını değiştirdim. Başkalarının ve kendimin fikirleriyle karşılaştırdım. Memler size değişmiş biçimleriyle aktarılıyor. Bu durumda bir fikir memi bir beyinden diğer beyine iletilebilme kapasitesine sahip bir varlık olarak tanımlanabilir.

6 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Okumaya üşendim ama güzel yazmışsındır eline sağlık smdnsndnen

    YanıtlaSil
  3. Adsız14:31:00

    Tanrı fikrini ilk insanların şimşek,fırtına vb. doğa olaylarını kendilerinden daha kudretli bir varlığın yarattığını düşünmeleriyle ortaya çıktığını düşünüyorum ya da ölümden sonraki yaşamla kendilerini avutmak için. (7. paragrafa hitafen)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adsız14:35:00

      Güzel yazı bu,arada kaynakcalari hatırlıyor musun acaba ?

      Sil
  4. Kültürel ve dilsel birikimlerin sinir sistemi aracılığıyla aktarılacağına pek ihtimal vermiyorum. Ancak anlatılanlar -tabi ki bana göre- içgüdü için geçerli olabilir.

    YanıtlaSil